Yazır boyunun Divân-ı Lügati’t-Türk’e göre tanımlanmış tamgası.
Kelime Kaşgarlı’da “Yazgır” diğerlerinde “Yazır” şeklinde verilmiştir. Reşideddin’de anlamı “çok ülkelerden insanlar senin tarafını tutar” şeklindedir.[1] Yazıcıoğlu’nda “çok vilayet anuñ ola” şeklinde, Ebulgazi’de “iller akası (ağası)” olarak verilmiştir.[2] Togan; Sultan Veled’in bir şiirinde, “yazar” sözcüğünün hem bir kabile ismi olarak hem de “kâtip” anlamında geçtiğinden hareketle yazır’ın “kâtip” anlamına gelebileceğini düşünüyor. Yazırlar’ın ongunu urumtay[3] (Reşideddin Fazlullah’ın listesinde çakır’dır.), yani bozdoğandır.
Togan’a göre Yazır boy beylerinin Oğuz
hanlarının veziri olması da onların “okur-yazar” olduğuna delillik etmektedir.
Togan ayrıca kelimeyi yazıg+er şeklinde açıklamaktadır. Sonuç olarak Yazgır, “yaymak”
anlamındaki yaz- fiilinden –gır ekiyle yapılmıştır ve “çok yayan, çok yaygın”
anlamına gelmektedir. Bu anlam, kaynakların verdiği “iller ağası(büyüğü), çok
vilayete sahip” anlamlarına uyar.
Yazırların kendi adlan İle anılan yurtları
Nesa şehrinin batısında bulunuyordu. Buradaki bir kasaba da Yazır adım aldı.
Burası XIV. yüzyılın birinci yarısında orta derecede bir şehirdi. Yazırlar,
Sancar’ın devletine son veren Oğuz kümesine dahil değillerdi. Bunlar, ilk önce
Mangışlak’tan Balhan’a inmişler ve oradan da buraya gelmişlerdi.[4]
Harizm-Şah Sultan Muhammed’in Kora-Hıtaylar
karşısında başarısızlığa uğraması üzerine isyan eden Nişabur emiri Kezlik Han
yenildikten sonra yanında bulunan bir Türkmen’in teklifi üzerine Yazırlar’ın
bulunduğu yere gitmek istemişse de oraya yolladığı adamları Yazırlar tarafından
yakalanıp Harizm-Şah’a teslim edilmişti. Bu sıralarda veya az sonra Yazırların
başında Hindu Han adlı bir beyin bulunduğu görülüyor.
11 yıl Yazır beyi olarak kalan Hindu Han’dan
sonra Yazır yurdu tamamen Harizm-Şahlar’ın eline geçti. Hindu Han’ın kardeşi
Ömer Han, Harizm-Şahların başşehri Urgenç’te Yazır beyliğinin kendisine tevcih
edilmesi hususunda devamlı bir gayret göstermiş ise de bu gayreti ona ancak
Sabur Han lakabım kazandırmaktan başka bir sonuç vermemiştir.
Harizm-şah Sultan Muhammed’in anası Terken
Hatun, Moğol hücumu üzerine Urgenç’ten ayrılarak Mazenderan’a gitmek üzere yola
çıktığında geçilecek yerleri iyi bilen Sabur Han’ı da yanma almıştı. Seyahat
esnasında Sabur Han valide sultana sadakatle hizmet etmiş olduğu halde, Terken
Hatun, Yazır yurduna gelince kendisini terkedeceğinden şüpheye düşerek, onu
gizlice öldürttü.[5]
Moğol devrinden sonra bu Yazırlar’a Kara-Daş
denilmişti. Bunlar Şah Abbas zamanında diğer bazı Türkmen oymakları gibi,
Safevi hâkimiyetini kabul ettiler. 1038 (1628-1629) yılında Kara-Daşlılar’ın
başında Rahman Kulu Sultan bulunuyordu. Fakat Rahman Kulu Sultan aynı yılda
Harizm hükümdarı İsfendiyar Han ve kardeşi müellif Ebu’l-Gazi ile birleşerek
Safeviler’den yüz çevirmiş ise de bunlar Safevi kuvvetleri karşısında başarı
gösterememişlerdir.
Yazırlar, görüldüğü üzere, adeta müstakil bir kavim gibi XII. yüzyıldan XVII. yüzyıla kadar Horasan’da varlıklarım muhafaza ederek yaşamışlardır. Bu böyle olmakla beraber onlar Anadolu’nun fetih ve iskânında da oldukça mühim bir rol oynamışlardır. XVI. yüzyılda bu ülkede 24 Yazır adlı köy görüldüğü gibi, onlara mensup bazı oymaklar da vardı. Bu oymakların Dulkadırlı eli ile Hamid, Teke ve Ankara sancaklarında yaşamakta oldukları görülür.[6]
[1] Sümer, a.g.e., s.250.
[2] Ebulgazi, Bahadır Han, a.g.e., s.49.
[3] Ebulgazi, Bahadır Han, a.g.e., s.49.
[4] Ekber N., Necef, Hazar Ötesi Türkmenleri, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2013. s.113.
[5] Sümer, a.g.e., s.249.
[6] Sümer, a.g.e., s.251.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder