Bayındır boyunun Divân-ı Lügati’t-Türk’e göre tanımlanmış tamgası.
Bayındır, Oğuzların 24
boyundan biridir. Üçokların Gök Han Oğulları koluna bağlıdır. Geleneğe göre
Oğuz Han’ın Bayındır adındaki torunu bu boyun büyük atasıdır. Bayındırlar,
Oğuzların eski tarihlerinde önemli rol oynadılar. Dede Korkut Kitabı’ nda
Oğuzları oluşturan iki ana kol olan Üçoklar ve Bozokların hanlar hanı sanıyla
anılan Kamgan oğlu Bayındır Han’dan söz edilir. Oğuz hanları ondan izinsiz
sefere çıkamaz, uygun görmediği işlere kalkışamazlardı.
Bayındır Han, şölenlere
başkanlık eder, anlaşmazlıkları çözerdi. Oğuzların ordu örgütlenmesinde
Bayındır boyu, sol kolu oluşturan Üçokların başında bulunurdu. Divanü Lügati’t-Türk’te
öteki Oğuz boylarından olduğu gibi Bayındır boyundan da söz edilir ve bu boyun
hayvanlarına vurduğu damganın biçimi de gösterilir. Fahreddin Mübarekşah’ın 12.
yüzyılın sonlarında yazdığı Şecere-i Ensâb adlı yapıtındaki Türk kavimleri ve
Oğuz boylarıyla ilgili listede de Bayındır adı geçer. [1]
Reşideddin Camiü’t-Tevarih
adlı ünlü kitabında Bayındır boyunu Üçokların ilk boyu olarak belirtir ve bu
adın anlamını “daima nimetle dolu olan yer” biçiminde açıklar. Ülüşünü, yani
şölende koyun etinden aldığı payın yerini, sol dirsekten parmak ucuna kadar
olarak bildirir; Peçenek, Çavuldur, Çepni boylarıyla ortak ongununun (kutlu
hayvan) sungur (bir tür doğan) olduğunu belirtir. Ebulgazi Bahadır Han ise
Bayındır’ın manasının “nimetli” olduğunu aktarmalkile ongununun “şahin-laçin”
olduğunu bilirtir.[2]
Reşideddin’in Oğuz-namesi’nde
yazıldığına göre Oğuz Han’ın torunu Dib Yavku Han’ın beylerinden Tülü Hoca bu
boya mensup olduğu gibi, Ala-Atlu Kiş-Donlu Kayı İnal Yabgu’nun naibi Döner
oğlu Erki de Bayındırdan idi.[3] Erki,
Köl Erki Han ünvanı ile, Kayı İnal Yabgu’nun oğlu Tuman büyüyünceye kadar
hükümdarlık yapmıştı, sonra Oğuz tahtım Tuman’a bırakmıştır. Tuman da yüz gün
yabguluk yaptıktan sonra kendi isteği ile tahtını Kol Erkin’nin kızından doğan
oğluna vermiştir. Bu da Tiken Bile Er Biçken Kayı Yabgu lakap ve unvanı ile
hükümdarlık etmiştir. Buradaki Köl Erki’nin aslı Köl Erkin olup bu da daha,
önce bahsedildiği gibi, Oğuz yabgularının naiblerinin unvanlarıdır.[4]
Reşideddin
Oğuz-namesindeki bu sözler Üçokların en asil boyu sayılan Bayındırların
Oğuzların eski tarihlerinde mühim bir rol oynadıklarını gösterebilir. Bilindiği
üzere Dede Korkut destanlarındaki Oğuzların başında da Kamgan oğlu Bayındır Han
görülmektedir. Bunun ozanlar tarafından Ak Koyunlu hanedanını yükseltmek için
destanlara sonradan sokulmuş olması muhtemeldir. Fakat Bayındır Han’ın babası
olarak Gök Han değil de Kamgan gibi bir ismin verilmesi izah edilemiyor.
Yazıcıoğlu Ali de (15.
yy) Selçukname (ya da Tarih-i Âl-i Selçuk) adlı yapıtında Oğuz boylarının
listesini verirken Bayındır boyundan da boy adının anlamını, ülüşünü, ongununu
ve damgasını bildirerek söz eder. Yazıcıoğlu’na göre Bayındır sözü “daima
zengin ve bol nimetli” anlamına gelir.
Ebu’l-Gazi Bahadır Han’ın
Şecere-i Terakime adlı kitabının Türkmen rivayetleri bölümünde, Bayındırların
11. yüzyılın ikinci yarısı ya da 12. yüzyılda Irak’ta yaşayan Türkmen
topluluklarının en güçlüsü olduklarını belirten bir not vardır.[5] Buna
göre Bayındır beyine boyun eğmeyen 900 evlik (çadır) Salur ve 100 evlik Karkın
oymakları Irak’tan başka yere göç etmek zorunda kalmışlardı.
Bayındırlar da öteki Oğuz
boylan gibi 11. yüzyıldaki Selçuklu fetihlerinde bulunmuşlar ve Anadolu’ya
yerleşen ilk Türk boyları arasında yer almışlardır.[6] Asıl
yurtları Orta Asya olan Oğuzların tümü Selçuklularla Ön Asya’ya (İran, Irak,
Suriye, Anadolu) gelmiş değillerdi. Nitekim Moğol yayılması önünde Türkistan’da
kalan Oğuz boylarının bir bölümü daha, 12. yüzyılda Anadolu’ya geldiler. Bu
gelişte Bayındır boyundan Kara Yülük Osman Bey 15. yüzyılın başında Akkoyunlu
Devleti’ni kurdu.[7]
Akkoyunlular Bayındır
boyunun geleneksel damgasını devletlerinin alameti olarak benimsediler ve onu
paralarına, yazıtlarına ve resmi belgelerine koydular. Osmanlı tarihçileri,
II. Mehmed’le (Fatih) çatışmasına karşın Akkoyunlu Uzun Hasan Bey’i Bayındır
Han’ın soylu torunu olarak anmışlardır. Bayındır boyunun bazı oymakları da
Dulkadıroğullan ve Ramazanoğulları beyliği içinde yer aldılar.
Tahrir defterlerinde 52
köy ve ekinliğin Bayındır adını taşıdığı görülür. Bunun dışında “Musul’a ait
tapu defterlerinde kayıtlı Ulaşlu oymağı da tespit edilmektedir”[8]. Suphi
saatçi dipnotlarda belirtilen eserinde Ulaşlu oymağının Bayındır boyunun bir
kolu olduğunu belirtmektedir. Bunlar da
diğerleri gibi, Anadolu’nun orta ve batı bölgelerinde bulunuyor. Bu yer
adlarından başka Adana’nın Haruniye kasabasının batısındaki bir yöre de
Bayındır adını taşıyor.[9] O
zamanlar bir yörenin (nahiye) bir oymağın adım taşıması, çok defa o yörede
oturanların hepsinin veya çoğunun yörenin adım taşıdığı oymağa mensup olduğunu
gösterir. Bu Bayındır yöresi adım zamanımıza kadar devam ettirmiştir.
Şimdi İzmir’e bağlı
Bayındır kasabası XVII. yüzyılda da vardı. Evliya Çelebi, bu kasabanın adının
Orhan Gazi’nin oraya “Bayındır kavmini” yerleştirmesinden aldığını
söylemektedir.[10]
Bunun Evliya Çelebi’nin kendisine mahsus izahlarından biri olduğundan şüphe
edilmez. XVI. yüzyılda Anadolu’daki bu yer adlarından başka, aynı ülkede bu
boya mensup bazı oymaklar da görülmektedir ki, bunların en mühimleri Halep
Türkmenleri arasında ve Tarsus bölgesinde yaşamaktadır.
Öteki Türkmen
toplulukları gibi Bayındırlar da yüzyıllar içinde göçebelikten yerleşik yaşama
geçtiler. Anadolu’da 16. yüzyıl tahrir defterlerinde Bayındır adını taşıyan 52
yer adı saptanmıştır. 20. yüzyılın ortalarında ise Anadolu’da aynı adda 28 yer
görülmüştür. Bayındır oymaklarının topluca yaşadığı yerler arasında Trablusşam,
Halep[11], Bozok
(Yozgat), Tarsus, içel, Teke (Antalya), Hamid (Isparta) ve Menteşe (Muğla)
anılabilir. Aynca İran’da da Bayındır oymaklarının yaşadığı bilinmektedir.
[1] Sümer, a.g.e., s.308.
[2] Ebulgazi Bahadır Han, a.g.e., s.50.
[3] Sümer, a.g.e., s.308.
[4] Ebulgazi Bahadır Han, a.g.e., s.61.
[5] Ebulgazi Bahadır Han, a.g.e., s.75.
[6] Gündüz, a.g.e., s.26.
[7] Sümer, a.g.e., s.310.
[8] Saatçi, a.g.e., s.39.
[9] Sümer, a.g.e., s.309.
[10] Nihal Atsız, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler, İstanbul, 2013, s.71.
[11] Saatçi, a.g.e., . s.35.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder