Düğer boyunun Divân-ı Lügati’t-Türk’e göre tanımlanmış tamgası.
Boyun adı Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügatit
Türk eserinde “Töger” şeklinde olup diğer kaynaklarda “Döger” biçimindedir.
Döğer boyunun ongunu küçügen, yani kuzuların büyük çakırdoğanıdır.[1]
Zeki Velidi Togan, incelediği Reşideddin
nüshalarında anlamın yerinin boş bırakıldığını belirtiyor. Sümer ise Reşideddin’deki
anlamı “toplanmak için” şeklinde vermiştir.[2]
Kâşgarlı Mahmud (XI. yüzyıl). Oğuz boyları
listesinde bu boyun adını Töker imlası ile yazmış ve hayvanlarına vurdukları
damgaların şeklini de göstermiştir. Eserini 1206’da yazan Fahreddin Mübarek
Şah’ın[3]
listesinde görülen “Rögûr” Döğer adının müstensih tarafından yanlış yazılmış
şeklinden başka bir şey değildir.
Reşidüddin ise (XIV. yüzyıl başları) Döğerler’in
adını bugünkü imlası ile yazmış ve Döğer’in “toplanmak için” manasına geldiğini
kaydettikten sonra bu boyun ülüşünün (şölenlerde koyundan yedikleri kısım) “aşığlu”,
ongununun (totem kuşu) kartal olduğunu bildirmiş ve damgasının şeklini
göstermiştir. Selçuknâme adlı eserini XV. yüzyılın birinci yarısında yazmış
olan Yazıcıoğlu Ali Döğer’in “toplanmak için bir araya geleler” anlamında ve “sünük’ünün
yani ülüşünün de “aşuklu umaca” olduğunu söyleyerek muhtemelen Reşîdüddin’in
asıl metnindeki ifadenin tam bir tercümesini vermiştir.[4]
Sonuç olarak “dönmek, yuvarlak olmak” anlamı
verilebilecek *tö- fiil kökünden –g ekiyle tög adı türetilmiş, oradan da +e-
ile fiil ve geniş zaman sıfat fiil eki –r ile töger sözcüğü türetilmiştir.
Birçok Oğuz boyları gibi, Düğerlerin de XIV.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren kaynaklarda kendilerinden bahsettirmeye
başladıkları görülüyor. Moğol hâkimiyetinin sona ermesi, Memluk emirlerinin
birbirleri ile mücadeleleri, esasen nüfusları çoğalmış olan Türkmen boylarına
faaliyete geçmek imkânını vermişti.[5]
Döğerler bu esnada Salim adlı bir beyin idaresinde, Caber yöresinde
yaşıyorlardı. Onların Suriye’deki Türkmen kümesine mi mensup bulundukları,
yoksa Ak-Koyunlular’ı ve Kara-Koyunlular’ı içine alan ve Memluk tarihçilerinin
Doğu Türkmenleri dedikleri topluluktan mı oldukları iyice bilinemiyor.
Döğerler, Oğuzlar’ın İslâmiyet’ten önceki
tarihlerinde mühim bir mevkie sahip idiler. Bununla beraber onların Selçuklu
fethinde de mühim bir rol oynadıklarını söylemek mümkündür. Çünkü XIII-XIV.
yüzyıl müverrihlerinden Cezire’li (bugünkü Cizre) Şemsuddin Muhammed b. İbrahim
(1260-1339)[6],
Artuklu hanedanının bu boydan olduğunu bize bildirir.
Artuk Beğ ve oğullarının ise XI. ve XII.
yüzyıllarda Türkmenler arasında büyük bir nüfuza sahip bulunduğunu ve asil bir
aile sayıldıklarını biliyoruz. Bütün bunlarla beraber tahrir defterlerinde bu
boya ait 19 yer adına rast gelinmiştir. Bu yer adları, diğer boylarınki gibi,
Orta ve Batı Anadolu’da görülmektedir.
Memlûk kaynaklarında Yar Ali, Mahmud ve Katı
adlı Döğer beylerinden de söz edilmektedir.[7] Bu
beylerin Halep ve Hama yörelerinde yaşayan Döğer oymaklarının beyleri olmaları
muhtemeldir.
XVI. yüzyılda Halep Türkmenleri ile Bozulus
içinde, ayrıca Kerkük ve Sis (Kozan) yörelerinde Döğerler’e mensup bazı
oymaklara rastlanmaktadır. Bunlardan Halep Türkmenleri arasında yaşayan Döğer
oymağı, Kanunî devrinin ilk yıllarında Halep Döğeri (230 hâne/ vergi evi) ve
Hama Döğeri (199 hane) olmak üzere iki kola ayrılmıştı.[8]
Aynı devirde Diyarbakır bölgesindeki Bozulus
arasında bulunan Döğer oymağı da 195 haneye sahipti. Bu Döğer oymağının Halep
Türkmenleri’ne mensup Döğerler’in bir kolu olması muhtemeldir. Aynı yüzyılda
Dımaşk çevresindeki 50 haneli Döğer oymağının ise Halep Döğerleri’nin bir obası
olduğu anlaşılmaktadır.
XVI. yüzyılda Kerkük ve Sis sancaklarında bu
adla küçük oymaklar olduğu gibi Urfa yöresinde de “Ekrâd” olarak
vasıflandırılan kalabalık nüfuslu Döğerlü adlı bir oymak vardı.[9] Fakat
bu oymağı meydana getiren şahıslar arasında Bayram, Gündoğmuş, Budak, Yağmur,
Kaya, Tanrıverdi, Durmuş, Satılmış ve Karkın gibi Türkçe adlar taşıyanlar
görülmektedir. Bu husus Döğerlü oymağının aslen Türk olduğunu ortaya
koymaktadır.[10]
Ayrıca Şah Abbas’ın kitapçı basısı Afşar
Sâdıkî’nin tezkiresinde, Döğer boyuna mensup Pîrî Bey’den söz edip onun şair,
musikişinas ve çok eseri bulunan değerli bir insan olduğunu söylemesi, İran’da
da Döğerler’e mensup küçük bir zümrenin diğer Türkmen teşekkülleri arasında
yaşamış olduğunu düşündürmektedir.
XVI. yüzyılda Urfa bölgesinde yaşayan büyük
oymaklardan biri de Döğerlü adını taşıyor. Bu büyük oymak Kürd olarak
vasıflanmaktadır. Ancak bu oymağı meydana getirenler arasında: Bayram,
Gündoğmuş, Budak, Yağmur, Kaya, Tanrıverdi, Durmuş, Dündar, Satılmış ve hattâ
Karkın gibi Türkçe adlar taşıyan şahıslar görülmektedir. Bu husus onların aslen
Türk oldukları ihtimalini kuvvetle ortaya koymaktadır.
Döğerlü (yerel söylenişi ile Düğerlü) oymağı
Urfa’nın kuzey doğusunda yaşamakta olup oturdukları yer şimdi kendi adları ile
anılmaktadır. 1747 yılında bu Döğerlüler, Milli adlı kalabalık ve yağmacı Kürt
oymağının hücumuna uğramış ise de Haleb vâlisi Ragıp Paşa’nın vaktinde yaptığı
müdahale ile Döğerler’in büyük bir kayba uğramaları önlenmiştir. Urfa
bölgesindeki bu Döğerliler Sâlim Beğ ailesine mensup bulunuyorlardı.
Bozulus arasındaki Döğer varlığı Kanuni
devrinde 195 vergi nüfusu idi. Bozulus arasındaki bu Döğer varlığı Akkoyunlular’ın
yükselişi devirlerinde Döğerler’den bir bölüğün Akkoyunlu faaliyetine katılmış
olduğunu gösterebilir.[11]
Kerkük yöresinde yaşayan Döğer oymağı, gerçi
defterde bir aşiret olarak vasıflanmışsa da, nüfusu 45 evden fazla değildir.[12] Bu
oymağa, Kara Koyunlular zamanında bu bölgede yaşadığı yukarıda verdiğimiz
bilgiden anlaşılan kuvvetli bir Döğer varlığının kalıntısı nazarı ile
bakılabilir. XVI. yüzyılda Sis (şimdi Kozan) sancağında sakin olan Savcı-Hacılu
obaları arasında Döğerlü adlı bir teşekkül görülmekte ve 64 vergi nüfusuna
sahip bulunmaktadır.[13]
Şah Abbas’ın kitapçıbaşısı Afşar Sâdıkî, tezkiresinde
bu boya mensup Piri Beğ’den bahsetmekte ve onun Türkmen olduğunu söylemektedir.
Piri Beğ, Sâdıkî’ye göre, şair, musiki hakkında bilgili ve çok telifatı olan
bir kimse idi. Her ne kadar teyid edici bir delile sahip olmamakla beraber,
Sâdıkî’nin sözlerinden Döğerler’den, pek o kadar mühim olmayan bir zümrenin
(belki de Türkmen boyu ile birlikte) İran’daki Türk teşekkülleri arasında
yaşadığına inanılabilir.
Döger’in, kaynaklarda bir araya gelenler,
topluluk, birlik olanlar anlamına gelen bir kelime olduğu belirtilmektedir.
Oğuz Bozoklar’ın Ayhan Oğullarından olan Döger boyu, İslamiyet’ten önceki
Oğuzların tarihinde önemli bir yere sahip oldukları gibi, Selçuklular zamanında
da sözü geçen bir mevkide idiler. Faruk Sümer’in listesinde adı geçen ve Şeyhlü
(bugünkü Çivril’in Işıklı bucağı) kazasına bağlı olduğu belirtilen Döğerili
köyünün, 1530 yılına ait Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defterleri’nde de Şeyhlü
Kazasına bağlı olarak adı geçmektedir.[14] Daha
çok Orta ve Batı Anadolu’da yerleştikleri görülen Döğer Boyu’nun, bugün Denizli
İli sınırları içinde herhangi bir kaydına rastlanmamaktadır.
Çivril yöresinde olması lazım gelen köy ise,
eski tarihlerde terk edilerek kayıtlardan silinmiş olmalıdır. Bununla birlikte,
bugünkü Beyağaç, Tavas ve Acıpayam İlçeleri arasındaki engebeli arazide bulunan
bir mevkiin Döver önü adını taşıdığı görülmektedir ki, bu adın Döğer Boyu ile
olan ilgisi gayet açıktır. Nitekim yine 1530 yılına ait Muhasebe-i Vilayet-i
Anadolu Defterleri’nde de bu yörede kayıtlı Döğerili köyleri bulunmaktadır.[15]
Kerkük yöresinde yaşayan Döğer oymağı, gerçi
defterde bir tâife olarak vasıflanmışsa da, nüfusu 45 evden fazla değildir. Bu
oymağa, Kara Koyunlular zamanında bu bölgede yaşadığı yukarıda verdiğimiz
bilgiden anlaşılan kuvvetli bir Döğer varlığının kalıntısı nazarı ile
bakılabilir.[16]
Günümüzde Kerkük’te bulunan Tuzhurmatu
ilçesine bağlı iki Türkmen köyünde Dögerler adı ile tanınan iki topluluk
yaşamaktadır. Bunların ilki Tuzhurmatu’nun Biravcılı köyüdür. Bu köydeki
Türkmen aşiretleri Körcalılar, Dögerler, Uncular ve İsmaillilerdir. Diğer
Türkmen köyü ise Yengice dir. Bu köyde ise Dögerli, Kuşcu, Aşurlu ve Sofyalı
isimleri ile topluluklar bulunmaktadır.[17]
[1] Ebulgazi, Bahadır Han, a.g.e., s.49.
[2] Sümer, a.g.e., 252.
[3] TDV İslam Ansiklopedisi, Faruk Sümer, “Döğer” maddesi, C:09 s.515.
[4] Sümer, a.g.e., s.253.
[5] Gündüz, a.g.e., 35.
[6] Gündüz, a.g.e., 42.
[7] Gündüz, a.g.e., s.98.
[8] Sümer, a.g.e., s.254.
[9] TDV İslam Ansiklopedisi, Faruk Sümer, “Döğer” maddesi, C:09 s.515.
[10] Gündüz, a.g.e., s.35.
[11] Sümer, a.g.e., s.261.
[12] Sümer, a.g.e., s.262.
[13] Saatçi, a.g.e., s.41.
[14] Gündüz, a.g.e., s.102.
[15] Saatçi, a.g.e., s.55.
[16] Saatçi, a.g.e., s.56.
[17] Saatçi, a.g.e., s.33.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder