Beğdili boyunun Divân-ı Lügati’t-Türk’e göre tanımlanmış tamgası.
Beydili (Begdili, Begtili)
adına ilk olarak Dîvânü lugâü’t-Türk’te rastlanmaktadır. Yirmi iki Oğuz
boyunun yedincisi olarak gösterilen Beydili’nin hayvanlarına ve eşyalarına
vurdukları damga yukarıda belirtilen resim 11 şeklindedir.
Eserini XIV. yüzyıl
başlarında tamamlayan Reşîdeddin ise hükümdar çıkaran beş büyük boydan biri
olarak nitelendirdiği Beydili’nin “büyükler gibi aziz” manasına geldiğini söyler.[1] Bununla
beraber bugün Beydili’nin anlamı kesin olarak belirlenememiş ve bu adın beg/bey
ile dilden (tutsak veya söz) meydana gelen birleşik bir kelime olduğu ihtimali
üzerinde durulmuştur. Ebulgazi Bahadır Han ise boyun ismini Bigdili olarak
vermiş ve anlamını “sözü hürmetli” olarak aktarmış ongununu ise “karga”[2] olarak
göstermiştir.
Diğer Oğuz boylarında
olduğu gibi kaynaklarda XIV. yüzyıla kadar Beydili’nin adına pek
rastlanmamaktadır. Ancak bunlardan önemli bir kolun Selçuklu İmparatorluğu’nun
kuruluşunda rol oynadıkları ve Anadolu’nun fethine katıldıkları kesindir.
Selçuklu fetihlerine katılmayan kollar ise Horasan’da Sultan Sencer’i yenen
Oğuzlar’a mensup teşekküller arasında yer almış ve Moğol istilâsı üzerine de
Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya, daha sonra da Suriye’ye göç etmişlerdir.
Günümüzde Musul
yöresindeki Türkmen köylerinin halkı arasında Begdelli adı ile tanınan aileler
vardır. Musul’un kuzeyinde bulunan Reşidiye, Şirinhan, Yengiçe, Tezharap,
Kızfahre ve Selamiye gibi köylerde ve kasabalarda dağınık olarak yaşayan ve
köklerinin Begdili boyuna dayandığı bilinen topluluklar vardır.[3] Suriye’deki
Beydililer Bozok kolunun önemli boylarından biri olmuş, bu koldan bir boy İran’a
giderek Safevî Devleti’nin kurulmasında rol oynarken diğerleri Yeni İl ile
Halep Türkmenleri içinde ve İç İl yöresinde yurt tutmuşlardır.[4]
Beydili’nin en büyük kolu
ise Halep Türkmenleri içinde bulunuyordu. 1520’de Bekir Bey, At Güden Bey ve
Yalvaçoğlu Abdi Bey olmak üzere üç cemaatten, 1525-1530 arasında kırk üç
cemaatten, 1536’da otuz dokuz cemaatten, 1552’de altmış altı cemaatten, 1570’te
ise altmış dokuz cemaatten teşekkül ettiği kaydedilen Beydili’nin bu tarihlerde
yaklaşık 1000 hane dolayında bir nüfusa sahip olduğu görülüyor. Bu gruptan en
önemlileri Karacalu, Kürtler, Bozkoyunlu, Kuzucuklu, Balabanlı, Taşbaş,
Dimleklü, Ulaşlu, Tatalu gibi cemaatlerdi. Naîmâ tarafından Halep, Rakka ve
Diyarbekir bölgelerinde yoğun bir nüfusa ve çok miktarda at, koyun ve deveye
sahip bulundukları bildirilen Beydililer’in en güzel yaylak ve kışlağa mâlik
oldukları da kaydedilmektedir.[5]
Nitekim Osmanlı Devleti
onları, gerek eşkıyalık sayılan taşkın hareketleri gerekse savaşçı vasıfları
dolayısıyla Suriye’deki Arap kabilelerine karşı bir set teşkili gayesiyle Rakka
ve yöresine yerleştirmeye teşebbüs etmiştir. Bu iskâna Yeni İl Türkmenleri
içinde bulunan 1069 hanelik Beydili kolu da dâhil edilmiştir. 1690-1691’de
Akçakale’den Rakka’ya kadar olan sahada Belih nehri kıyılarına iskân emri
verilen cemaatlerden Yeni İl’e tâbi Bekmişlü 500 çadır, Kara Şeyhlü 600 çadır,
Bozkoyunlu 600 çadır, diğer Bozkoyunlu 200 çadır, Dimleklü 500 çadırdı.[6] Bu
sırada boyun başında Bozkoyunlu’dan Fîruz Bey, oğlu Şahin Bey, kardeşi Kenan
Bey ve Kurt Bey bulunuyordu.
Halep Türkmenleri
arasındaki Beydili’den iskân emri verilenler ise Tatalu, Kazlı, Balaban,
Araplı, Taşbaş, Sincanlu ve Güneş cemaatleri idi. Ancak aynı bölgelere Beydili
oymaklarıyla birlikte iskân edilen diğer cemaatlerin birer yolunu bularak
kaçmaları, Beydililer’in Arap aşiretlerine karşı yalnız kalmalarına sebep
olmuştur. Nitekim 1702’den itibaren Yeni İl ve Halep Türkmenleri’nden bazı
cemaatlerin de buraya sevkedildiği görülüyor.[7] Yeni İl
ve Halep Türkmenleri içindeki bu Beydili cemaatlerinin 1683 Bağdat Seferi’nde
zahire naklinde önemli hizmetlerde bulundukları da belirtilmelidir.
Belih nehri kıyılarına
yerleştirilen bu Beydili obaları XIX. yüzyılda dağılmış ve Karaşıhlı, Araplı,
Torun, Bekmişlü, Güneç (Güneş obası), Hacı Ali, Kazlı, Kadirli, Bayındırlı ve
Ceritli oymakları Gaziantep, Urfa, Nizip, Karkamış, Oğuzeli ve Kilis yöresine
yerleşmiştir. Bugün Beydili’den Araplı obasının Çörten höyüğü, Teleyli ve Ağdaş
köyleriyle Bekmişlü, Kazlı, Güneç Bayraktar, Kadirli, Hacı-Mahlı, Haydarlı ve
Çelebi obaları köyleri tamamen Suriye sınırları içinde kalmıştır. Bu Türk
köyleri, gerek İstiklâl Savaşı’nda gerekse Hatay’ın anavatana katılmasında büyük
hizmetlerde bulunmuşlardır.[8]
Beydili Türkmenleri’nin
elli dört vergi hanesi olan diğer bir kolu ise Tarsus’ta Kosun nahiyesi Türkmen
teşekkülleri arasında bulunuyordu. Ayrıca II. Bayezid devrinde İç İl’de Gülnar
kazası dâhiline yerleşmiş Beydililer bugün de adlarını hâlâ muhafaza ettikleri
köyler kurmuşlardır.[9] 27
Ramazan 966 (3 Temmuz 1559) tarihli bir kayda göre bu Beydili kolunun bölgeye
bu tarihten evvel geldiği anlaşılmaktadır. Bu bölgede olduğu gibi Anadolu’nun
diğer yörelerinde de Beydililer’e ait köyler kurulmuş olup bugün aynı adı
taşıyan birçok köy mevcuttur.[10]
İran’a giden Beydililer
ise Safevî Devleti’nin kuruluşunda önemli rol oynayan Şamlu boyu içinde yer
almışlar ve zamanla bu boyun en önde gelen grubunu oluşturmuşlardı. Beydili boy
beyleri de Şah Tahmasb devrinden itibaren Safevî Devleti idaresinde yüksek
mevkiler elde etmişlerdi.[11]
Özellikle I. Abbas döneminde bu boyun başındaki Zeynel Bey hem eşik ağası* hem
de Rey valisi olmuş, Şah Safi zamanında başkumandanlık mevkiine getirilmişti.
Beydili beylerinin XVIII.
yüzyıla kadar İran devlet idaresindeki nüfuzları sürdü. Bu yüzyıldan sonra ise
giderek tesirleri kaybolmaya yüz tuttu. Yine aynı yüzyılda Beydili grupları
Azerbaycan bölgesinde yerleşik hayata geçmeye başladılar. Bugün İran
toponimisinde Beydili adını taşıyan iskân birimleri görülmemekle birlikte bu
isim özellikle şahıs adı olarak yaşamaktadır. Sovyet Azerbayan Cumhuriyeti
topraklarında ise Beydili ve Beydilli adlı iki yerleşme yerine rastlanır.
Ayrıca Esterabad’da da Göklen Beğdili ismi görülür.[12]
[1] Gündüz, a.g.e., s.35
[2] Ebulgazi, Bahadır Han, a.g.e., s.50.
[3] Saatçi, a.g.e., s.39.
[4] TDV İslam Ansiklopedisi, Yusuf Halaçoğlu, “Beğdili” maddesi, C:06 s.57.
[5] Sümer, a.g.e., s.294.
[6] TDV İslam Ansiklopedisi, Yusuf Halaçoğlu, “Beğdili” maddesi, C:06 s.57.
[7] Halaçoğlu, a.g.e., s.1706.
[8] Gündüz, a.g.e., s.42.
[9] Gündüz, a.g.e., s.53.
[10] Sümer, a.g.e., s.295.
[11] Gündüz, a.g.e., s.53.
[12] TDV İslam Ansiklopedisi, Yusuf Halaçoğlu, “Beğdili” maddesi, C:06 s.58.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder