Kınık boyunun Divân-ı Lügati’t-Türk’e göre tanımlanmış tamgası.
Kâşgarlı Mahmud Oğuz
boyları listesinde ilk sırada yer verdiği, damgasını gösterdiği Kınıklar’ı
çağının sultanlarının boyu olarak belirtir. Fahreddin Mübarek Şah’ın Târih’indeki
Türk toplulukları listesinde ise Kınıklar’ın adı harekelenmiş şekilde yer alır.[1]
Reşîdüddin Fazlullah’ın
eserindeki tam ve ayrıntılı liste, aynı zamanda Oğuz boylarının İslâmiyet’ten
önce Yavkuylar devrinde sahip oldukları siyasi ve içtimai mevkilerine göre
tertip edilmiş görünüyor.[2] Bu
listede Kınık boyuna listenin sonunda yirmi dördüncü sırada yer verilmiş, İğdir,
Büğdüz ve Yıva boylarıyla birlikte Deniz Han’ın oğullan arasında gösterilmiştir.
Ayrıca burada Kınık’ın “her yerde yüce” mânasını taşıdığı, ülüşünün “aşiğlu”
(koyunun but kısmı) ve ongununun çakır kuşu olduğu kaydedilmiş, damgasının
şekli verilmiştir.
Yine Reşideddin’in eserinde
Türkler’in tarihi kısmında ise Kınıklar ne yabgu çıkaran boylar arasında ne de yabguların
beyleri arasında görülmektedir. Hâlbuki Selçuk’un ve babası Dukak’ın Oğuz yabgusunun
subaşısı (kumandanı) olduğunda şüphe yoktur. Nitekim Gazneli Mahmud ülkesine
yaptığı akınlarla kendisini rahatsız eden Karahanlı Hükümdarı Ali Tegin’i
cezalandırmak için 1025”te Mâverâünnehir’e girdiğinde Kınıklar’ın kalabalık
çadırlarını görünce asıl tehlikenin Selçuk’un oğlu Arslan Yabgu’dan geleceğini
anlamıştı.[3] Bu arada
Kınıklar’ın ismi bahsini kapamadan önce belirtmek gerekir ki Ebulgazi Bahadır
Han anlamının “aziz” demek olduğunu ve Kınıklar’ın ongunun “ak kartal” olduğunu
aktarmaktadır.[4]
Kınıklar, Selçuklu
Devleti’nin kuruluşunda ve büyük bir imparatorluk halini almasında kurucuların
kendi boylarından olmasından dolayı önemli roller oynamışlar ve bunun için
ülkenin her tarafına dağılmışlardı. XVI. yüzyıla ait Osmanlı tahrir defterlerinde
Kınıklar’a ait seksen bir yer adı tesbit edilmiştir.[5] Bu da
Anadolu’nun bir Türk yurdu haline gelmesinde Kayı, Avşar ve diğer birkaç boy
ile birlikte Kınık boyunun da birinci derecede tesirli olduğunu ortaya
koymaktadır.
Kınık yer adlarından
dokuzar köy Ankara ile Kütahya’da, sekiz köy Sivas, altı köy Hudâvendigâr
(Bursa ili) ve Konya, beşer köy Çankırı ile Karahisarısâhib, dörder köy de
Malatya ve Kastamonu sancaklarında bulunmaktaydı. Bu köylerin bulunduğu bazı yöreler.
Kınıklar’ın nüfus olarak en çok hangi merkezlere yerleştiklerini de göstermektedir.[6]
Seyhun boylarında kalmış
olan bir başka Kınık kolu ise Moğol istilâsı üzerine Bozok ve Üçok boylarının
büyük kollarından teşekkül eden bir Türkmen kümesi içinde Anadolu’ya geldi.[7] Daha
sonra Moğollar’ın Anadolu’ya da ayak basmaları üzerine bu Türkmen kümesi Suriye’ye
göç etti.[8] Yüregir,
Kınık, Bayındır ve Salur’dan meydana gelmiş olan Üçoklar, Memlükler’in yanında
Çukurova’nın fethine katıldılar. Fetih sonrasında Kınıklar Ceyhan ırmağından
Nur dağlarına kadar uzanan geniş topraklarda yurt tuttular. Bunlar, Adana ve
Misis yöresinde yerleşmiş olan Yüregirler gibi Üçoklar’ın en güçlü oymaklarından
biri sayılıyordu. Yine bu Kınıklar’dan kuvvetli bir kol Çukurova’ya göç
etmeyerek Suriye’de kalmıştı.[9]
XIII. Yy’da Kınıklar
siyasi üstünlüklerini ve hareket alanlarını kaybettiler. Nitekim Osmanlılar’ın
Anadolu birliğini kurdukları sırada Kınıklar”ın hemen hepsi yerleşik hayata
geçmiş bulunuyordu. Bunlar Ceyhan ile diğer ırmaklardan açılan kanallarla
topraklar sulamakta ve özellikle çeltik ziraati yapmaktaydılar. Bu sebeple
Kınıklar’ın oturduğu yerler Osmanlılar tarafından kendi adlarıyla anılan bir
kaza haline getirilmiştir. Bu kazanın XIX. yüzyılın ikinci yansına kadar adını
ve idare şeklini koruduğu anlaşılmaktadır.
Kınıklar’ın Suriye’de
kalan kolu, Dânişmendli Türkmenleri’nden Harbendeliler (daha sonraları
Harmandalı, Horbendeli, Hüdâbendeli adlarıyla anıldı) ve diğer birçok Türkmen
oymağı ile birlikte Malatya yöresine göçerek orada yurt tutmuş olup bunlar bugünkü
Malatya Türkleri’ni meydana getirmişlerdir.[10]
Bunlardan başka yine XVI. yüzyılda Ankara ve Aydın sancakları ile Halep
Türkmenleri arasında bazı Kınık oymakları görülmektedir.
Halep Türkmenleri içinde yer alan Kınık oymağının
II. Selim devrinde 2S4 vergi nüfusu olduğu ve Emet oğlu Kırım Kethüdâ’nin idaresinde
bulunduğu Sümer tarafından aktarılmaktadır.[11] Bu
grup, XVII. yüzyıl ortalarında Sivas (Rum) vilâyetinde Aralıkevi adı verilen
bir yerde iskân edilmişti. Öte yandan 1104 (1693) yılında Hama ve Humus sancaklarına
yerleştirilmek istenen oymaklar arasında Kınık Uşak adlı altmış vergi nüfuslu
küçük bir oymak bulunmaktadır. Aynı yüzyılda Sivrihisar yöresinde 123 vergi
nüfuslu Aydın sancağında Karacakoyunlu topluluğu arasında da otuz yedi vergi
evli Kınık oymakları görülmektedir. [12]
Bu sonuncu oymağın ayrıca
on bir vergi evli Alalar adlı küçük bir obası da vardı. Günümüzde Türkiye
Cumhuriyeti sınırlan içinde çok sayıda yerleşme yerinde Kınık adının yaşamakta
olduğu görülmektedir (otuz altı tanesi sadece Kınık şeklinde, ayrıca Kınıkbala,
Kınıkdelileri, Kınıkderesi, Kınıkhasan, Kınıkkoz, iki yerde Kınıklar, Kınıklı,
Kınıkyeri olmak üzere toplam kırk beş yerde). Bunlar arasında sadece bir tanesi
2000 sayımına göre nüfusu 10.000’in üzerinde (13.118) ve ilçe merkezi durumunda
(İzmir’e bağlı) önemli bir merkezdir.[13]
[1] TDV İslam Ansiklopedisi, Faruk Sümer, “Kınık” maddesi, C:25 s.418.
[2] TDV İslam Ansiklopedisi, Faruk Sümer, “Kınık” maddesi, C:25 s.418.
[3] Sümer, a.g.e., s.450.
[4] Ebulgazi Bahadır Han, a.g.e., s.52.
[5] Gündüz, a.g.e., s.17.
[6] Sümer, a.g.e., s.451.
[7] Gündüz, a.g.e., s.34.
[8] Atanıyazov, a.g.e., s.151.
[9] Hacaloğlu, a.g.e., s.94.
[10] Golden, a.g.e., s.219.
[11] Sümer, a.g.e., s.351.
[12] Saatçi, a.g.e., s.78.
[13] Sümer, a.g.e., s.352.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder