Salur boyunun Divân-ı Lügati’t-Türk’e göre tanımlanmış tamgası.
Kaşgarlı’da “Salgur” diğer
kaynaklarda “Salur” biçiminde olan bir sözdür. Anlamı Reşideddin’de “vardığı
yerde kılıç çalıp çomakla harbeden” olup Yazıcıoğlu Ali’de ise “kande ki
irişesin kılıç ve çomakun revan olsun.”[1] Ebülgazi
Bahadır Han’da anlamı “kılıçlı” olarak ongunu ise “kartal” (bürgüt) olarak verilmiştir.[2] Salur
boyunun en yoğun yaşadığı bölge, bugün atavatan dediğimiz Türkmenistan
coğrafyasıdır.
Moğol istilâsı üzerine
Mâveraunnehir, Horasan ve Azerbaycan’da yaşayan Türkmenler’in pek çoğu Anadolu’ya
geldiler. Bunlar istilânın önünden kaçmışlardı. Mangışlak’ta X. yüzyıldan beri
yaşamakta olan Oğuzlar bu istilâdan pek etkilenmiş olmadılar.[3] Çünkü
yurtları Mangışlak istilâ sahası üzerinde olmayıp kenarda kalıyordu. Bununla
beraber, onlar ilk önce Altın Orda hanlarına, sonra da Hive’de oturan hanlara
tâbi oldular. Mangışlak’takî Türkmenler’in mühim bir kısmı Salur boyundan idi.[4]
Mangışlak’taki Salurlar’ın
İçki(İç) Salur ve Taşkı (Dış) Salur olmak üzere iki kola ayrıldıkları
biliniyor. Türkmenler, 17. yüzyılda Yomut, Ersarı, Teke ve Sarık gibi büyük
Türkmen topluluklarının Salurlar’dan çıktığına inanıyorlardı.[5]
Eğer bu iddia doğru ise,
bugünkü Türkmenistan Türkmenlerinin ezici çoğunluğunun aslında Salurlar’dan
olduğunu kabul etmek icap eder. Hal böyleyken Salurlardan önemli bir kısmının
da batıya göç etmiş olduğunu biliyoruz. Oğuzların tarihinde mühim roller
oynamış boylardan birisi de Salurlardır.
Dede Korkut destanlarına
göre Oğuz elinde o dönem Salurlar, en şerefli makamı işgal ediyorlardı.
Gerçekten bu Oğuz elinin kudretli hâkimi Kazan Bey’in, Salur boyundan olduğunu
biliyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Salur boyunun önemli bir bölümü
batıya yani Anadolu’ya göç etmemiş, atavatanda kalmışlardır.
Buna rağmen Salurlardan
batıya göç edenler Fars topraklarında kendi adlarıyla anılan bir devlet
kurmuşlar, Anadolu’nun Türkleşmesinde rol oynamışlar ve içlerinden Kadı
Burhanettin gibi büyük bir zat çıkarmışlardır.[6] Salurlar’ın
çok ehemmiyetli bir kümesi batıya göç etmeyerek eski yurdunda kalmıştı.
Görüldüğü gibi, onlardan ayrı ayrı kollar İran’da Kürdistan ve Fars
bölgelerinde yurt tutarak siyasî faaliyetlerde bulundular.
Bütün bunlara rağmen bazı
tarihî bilgiler, yer adları ve oymaklar, Salurlar’ın Anadolu’nun fetih ve
iskânında mühim roller oynayan boylardan biri olduğuna şüphe bırakmıyor. Yer
adlarına gelince, Salurlar cetvelimizde yedinci sırada yer almaktadır. Yalnız
bu keyfiyet Salurlar’ın. Anadolu’ya da ne kadar kalabalık kümeler halinde
geldiklerini göstermeğe elverir sanırız. XVI. yüzyılda Tarablus-Şam yöresinde
oldukça kalabalık bir Türkmen kümesi yaşıyordu.[7] Bu
Türkmen kümesi Tarablus-Şam dağlarında yaylamakta ve kışın da genellikle
çöldeki Tedmur vahasına gitmekte idi. Bu Türkmen kümesi çoğu Çukurova’da
yerleşmiş olan Üçoklu Türkmenler’in bir kalıntısı gibi görünüyor.
Bu kümenin pek büyük bir
kısmını iki oymak meydana getiriyordu: Selluriye ve Çoğuniyye. Bu isimlerin
Salur ve Çoğunlu kelimelerinin Arapça şekilleri oldukları şüphesizdir. Kanuni
devrinde bu Salur oymağı 25 obadan meydana gelmiştir.[8] II.
Selim zamanında Salurlar’ın nüfuslarının artmış olduğu görülüyor. Bu Salurlar’a
ait son haber onların XVII. yüzyıl sonlarında Hama-Humus arasındaki topraklarda
yerleştirilen Türkmen oymakları arasında bulunduklarıdır. Bu bölgedeki büyük
boylardan biri de Ulaş boyu idi.
Ulaş, boyu idare etmiş
olan beğin adıdır. Ulaşoğulları en tanınmış Varsak beğleri arasında
sayılmaktadır. Fatih ‘in vezirlerinden Rum Mehmed Paşa’yı 874 (1469) yılında
perişan eden Varsak beğlerinin başı Uyuz Beğ (asıl adı Hüseyin )’in Ulaş
ailesinden olduğunu biliyoruz. Ulaş boyunun yurdu, Tarsus’un kuzey batısından
başlayıp, Bulgar dağına dek uzanıyordu.[9] Ulaş
boyu büyük bir teşekkül olup, Bayındır(41 cemâat), Salur (10 cemâat), Orhan
Beğlu ve saire gibi obalara ayrılmıştır. 925 (1519) yılında Ulaş boyuna bağlı Salur
obası az yukarıda işaret edildiği gibi on kala (cemâata) ayrılmıştır. Bunlardan
her birinin bir ekinlikte çiftçilik yaptığı görülüyor.[10]
Ulaş ailesinin boyun
hangi obasından çıktığı hususuna gelince, akla ilk gelen ihtimal onların
Bayındırlar’dan olduğudur. Çünkü boyun en büyük obasını Bayındırlar meydana
getirmektedir. Ulaş adı ise ailenin Salurlar’dan geldiği ihtimalini telkin
ediyor.[11] Bu
yazının başında görüldüğü üzere, Dib-Yavku ‘nun beğleri arasında Salur’dan Ulaş
Beğ olduğu gibi, Dede Korkut destanları başkahramanı Salur Kazan Beğ’in
babasının adının da Ulaş olduğunu biliyoruz.
[1] Sümer, a.g.e., s.325.
[2] Ebulgazi Bahadır Han, a.g.e., s.52.
[3] Gündüz, a.g.e., s.19.
[4] Sümer, a.g.e., s.325.
[5] Hacaloğlu, a.g.e., s.98.
[7] Sümer, a.g.e., s.327.
[8] Sümer, a.g.e., s.328.
[9] Hacaloğlu, a.g.e., s.102.
[10] Sümer, ag.e, s.328.
[11] Gündüz, a.g.e., s.142.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder